Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kabre Vardığım Gece - Yunus Emre

Kabre Vardığım Gece Ya Rab n'ola halim, kabre vardığım gece Eyi olmazsa amelim, kabre vardığım gece Ya Rabbena yandırma, günahlara bandırma Çırağım söğündürme, kabre vardığım gece Ya Rabbena hayr eyle, Muhammed'e yar eyle Kabrimizi nur eyle, kabre vardığım gece Ya Rabbena tuş eyle, imanı yoldaş eyle Muhammed'e eş eyle, kabre vardığım gece Ya Rabbena şaşırtma, yüzüm üzre düşürtme Zebaniler üşürme, kabre vardığım gece Ya Rabbena eşimden, eşimden yoldaşımdan Aklı alma başımdan, kabre vardığım gece Derviş Yunus'un sözü, kan ağlar iki gözü Mahrum eyleme bizi, kabre vardığım gece Yunus Emre

Bir Gece Muhammed - Pir Sultan Abdal

Bir gece Muhammet evde yatarken Üç melek geldi de nida getirdi Selman'ın şeklinde bir oğlan girdi Ne güzel izzetle sala getirdi Muhammet oğlana yerini verdi Geçti oğlan seccadeye oturdu Cebrail oğlandan nişan istedi Zühre yıldızını alna getirdi Bu oğlanın Ali olduğun bildiler Aman mürvet deyü dara durdular Özlerinden hayli sitem sordular Cebrail Cennet'ten elma getirdi Getirip elmayı terceman verdi Şah eline alıp dört pare kıldı Bir paresin Şah'ım nuş edip kandı Üçünü melekler Hakk'a götürdü Bak Bari Taala hoş nazar kıldı Yed'iklim çar köşe Ali'ye verdi Biri Düldül biri Zülfikar oldu Fatma da Kanber'i ana götürdü Pir Sultan'ım eydür gitti gelenler Arayrp özünde gevher bulanlar Muhammet Ali'yle arşa duranlar Cümle melekleri ceme götürdü

Hüseyin Nihal Atsız - Geri Gelen Mektup

                Geri Gelen Mektup           Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse... Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla! Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım; Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın, Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin! Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden, Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden... Hasret sana ey yirm...

Mehmet Emin Yurdakul - Şair

                        Şair Bana yirmi yaşımda ateş saçan bir sevdâ, İlk şi'rime altundan kanad veren o hulyâ Ak saçlarım altında yine alev saçacak. Milletinin ruhuyle feryad eden bir dudak O şeyleri söyler ki çağlattığı gümüş ses Asırların önünde nağmesini dindirmez. Hiddet, tahkir hepsi boş! .. Her cefaya katlanan Yine şair kalbinden başka bir kalb değildir; Bu zayıf kalb en mağrur alınları eğiltir. Şu dünyada bir büyük rüya gören kahraman O kartala benzer ki en yangınlı şimşekler Onun sisli ve korkunç yollarına nur serper.            Mehmet Emin Yurdakul

Fuzuli - Yâ Rab Bela-yı Aşk İle Kıl Âşîna Beni

Yâ Rab Bela-yı Aşk İle Kıl Âşîna Beni Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni Az eyleme inayetini ehl-i dertten Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigârımın Geldikçe derdine beter et müptelâ beni Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim Vaslına mümkün ola yetürmek sabâ beni Nahvet kılıp nasîb Fuzuli gibi bana Yâ Rab mukayyed eyleme mutlak bana beni                     Fuzuli

Yunus Emre - Haktan Yığanı

                       Haktan Yığanı Seni Haktan yığanı her ne ise ver gider Ne beklersin bu teni, sinde kurt kuş yer gider Ölene bak gözün aç, dökülür sakal-ü saç Yılan çiyan gelir aç, yiyup içip sır gider Bize bizden ulular, pek de güzel hulular Şol iyi amelliler haber söyler der gider Kesgil haramdan elin, çekgil gıybetten dilin Azrail el atmadan bu dükkanı der, gider Ecel erer kurur baş, tez tükenir uzun yaş Düpdüz olur dağ ü taş, gök dürülür, yer gider Çün can ağar Hazret'e, yarar et ahirete Tanla duran taate, Tanr'evine er girer Miskin Yunus ölücek, sini nurla dolucak İman yoldaş olucak, Ahirete şir gider                  Yunus Emre

Abdurrahim Karakoç - Hakim Beğ

                                      Hakim Beğ Gene tehir etme üç ay öteye Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ. Otuz yıl da babam düştü ardına Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ. Kırk yıl önce; yani babam ölünce Kadılıklar hâkimliğe dönünce Mirasçılar tarla, takım bölünce İrezillik beni buldu hâkim beğ. Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git Bini buldu burda yediğim zılgıt Eğer diyeceksen: bana ne, öl git! Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ. Sekiz evlek tarla, bir geverlik su Yüz yılda höküme bağlanmaz mı bu? Kazanmasam da hu, kazansam da hu! Canım ta burnuma geldi hâkim beğ. Keşife-meşife, damgaya, harca Kanımız kurudu harca da, harca.. Sayenizde avukatlar yıllarca, Fakiri yoldu da yoldu hâkim beğ. Mübaşir itekler, kâtip zavırlar Değişti bizde de göya devirler Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar Tapucuyu aya saldı hâkim beğ. Kabahat sizde mi, kanunlarda mı? Şaşı...

Orhan Veli Kanık - Anlatamıyorum

ANLATAMIYORUM Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum.   Orhan Veli Kanık  (Nisan 1940/Anadolu. 9.2.1947)

Orhan Veli Kanık - Gün Doğuyor

     GÜN DOĞUYOR  Dili çözülüyor gecelerin.  Gölgeler kaçışıyor derine.  Alıp sihrini bilmecelerin:  Gün doğuyor şehrin üzerine. Korkarak şekl’alıyor bacalar, Gün doğuyor şehrin üzerine. Bakıyorlar günün gözlerine Gözleri uykulu atmacalar. Sallayarak dallarını kavak Yükseliyor her günkü yerine, Gün doğuyor şehrin üzerine, Mavi bir ışıkla ağararak. Gün doğuyor şehrin üzerine, Renk renk hacimle doluyor her yer. Dalıyor dağınık yüzlü evler Hâlâ yanan sokak fenerine. Toprak kımıldıyor yavaş yavaş, Gün doğuyor şehrin üzerine; Bembeyaz gece çiçeklerine Sabahla düşüyor bir damla yaş. Ve bir deniz hücumu halinde Gün doğuyor şehrin üzerinde.      Orhan Veli Kanık  (Nisan1938/Varlık, 15.3.1937)

Özdemir Asaf - Yalnızlık

                             Yalnızlık Yalnız kaldınız sanırsınız, Biliyorum. Yalnız bırakılmışsınız, Biliyorum. Ötesi yok. Ötesi var: Yalnızlık Müziğin bile seni dinlemesidir. Yalnızlık İnsanin kendine mektup yazması Ve dönüp-dönüp onu okuması Yalnızlığın da ötesidir.           Özdemir Asaf

Mehmet Akif Ersoy- Duygusuz Olmak

                                Duyg usuz Olmak Olmak Duygusuz olmak kadar dünyada lakin derd yok; Öyle salgınmış ki me'lun: Kurtulan bir ferd yok! Kendi sağlam... Hissi ölmüş, ruhu ölmüş milletin! İşte en korkuncu hüsranın, helakin, haybetin!      Mehmet Akif Ersoy

Abdurrahim Karakoç - Çarpık Çağ

              Çarpık Çağ Doğru mu, yanlış mı karar sizlerin Biz aklın durduğu çağda yaşadık 'Ben dinsizim! ' diyen beyinsizlerin Din dersi verdiği çağda yaşadık. Çabuk pişsin diye zorbanın aşı Ayıran olmadı kurudan yaşı Keçinin kaplana her adım başı Kırk tuzak kurduğu çağda yaşadık. Baylar çalım sattı, bayanlar etin Ar duvarı çürük, darbeler çetin. Modern putçuluğun, şirkin, zilletin Kemale erdiği çağda yaşadık. Bazen kör kilitler vuruldu dile Bazen armağanlar kazandı hile Homo'nun,komo'nun, deyyusun bile İtibar gördüğü çağda yaşadık. Yabancısı olduk ilin, obanın Müdür ekmeğini çaldı çobanın Resmi dairede devlet babanın İpe un serdiği çağda yaşadık. Önümüz çileydi, arkamız cefa Bir gün semtimize basmadı sefa Mürşidin, müridin günde beş defa Günaha girdiği çağda yaşadık. Kimi hak adalet gördü düşünde Kimi devlet kuşu buldu başında Vatanseverlerin vatan dışında Hasretlik sürdüğü çağda yaşadık. Göz yumup izine düş...

Mehmet Emin Yurdakul - Anadolu

A N A D O L U Yürüyordum; Ağlıyordu ırmaklar; Yürüyordum; Düşüyordu yapraklar; Yürüyordum; Sararmıştı yaylalar; Yürüyordum; Ekilmişti tarlalar. Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın: Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın; Derileri çatlak, bağrı kapkara, Sağ elinin nasırında bir yara.. Başında bir eski, püskü peştemal, Koltuğunda bir yamalı boş çuval.. Ne o bacı? – Ot yiyoruz, n’olacak.! Tarlan yok mu? – Ne öküz var, ne toprak. – Bu güne dek ırgat gibi didindim; – Çifte gittim, ekin biçtim, geçindim, Bundan sonra.. Kocan nerde? – Ben Dulum; – Kocam şehit, bir ninem var, bir oğlum. Soyun sopun? – Onlar dahi hep yoksul.! – Ah Efendi, bize karşı İstanbul – Neden böyle bir sert, yalçın taş gibi? – Taşraların hayvanlık mı nasibi? Hayır hayır, bu nasibi almak için doğmadın. Onun için doğdun ki sen kadınlığın hakkıyla Ocağının karşısında saadete eresin, Göğsünü kabarttıran anneliğin aşkıyla Evladına südün gibi pak duygular veresin. Sen bir aziz yol...

Galip Erdem - Uyuyanlara Ağıt

                                Uyuyanlara Ağıt "Biliyorum düşünmeyi sevmiyorsunuz. Düşünürseniz rahatınızın kaçmasından korkuyorsunuz. Yuvanızın temeline dinamit koymak istiyorlar diyoruz aldırmıyorsunuz. Sözümüze kulak verirseniz tedbir almak gerekeceğini anlıyor, zahmete girmek istemiyorsunuz. Bir tek endişeniz var: Gününüzü gün etmek, dilediğiniz gibi yaşamak."       Galip Erdem

Osman Yüksel Serdengeçti - Bu Ateş

                          Bu Ateş "Volkan gibi lav atmış, ne susmuş ne sönmüşüm! Ben bu iman yolunda çılgınlara dönmüşüm!" Osman Yüksel Serdengeçti

Sen ve Ben - Abdurrahim Karakoç

              Sen ve Ben Gün değil, hafta değil, ay değil Beş sene, on sene sonra gelsen de Bu canım durdukça tende İyi bil Beklediğim sensin. Bazen bir demet gül alırım elime Bazen ıhlamur çiçeği Her şeyin doğrusu ve gerçeği Kokladığım sensin. Cebimde mektubun olmayabilir Ne çıkar fotoğrafın yoksa masamda Öğrenmek istersen eğer Gel, sevda iklimime gir Açılmamış gönül kasamda. Sakladığım sensin. Yağan yağmur duyar mı bilmem Topraktaki mutluluğu? Ve güneş vurunca topraktan yükselen buğu Doldursun diye Yerle gök arasındaki boşluğu En masum sevgiye Eklediğim sensin. Uykudayken, uyanıkken Uzakta ve yakında Sen olmasan da farkında Gidip gidip arada bir Yokladığım sensin. Gökçekimi (sh. 28)       Abdurrahim Karakoç

Anadolu Sevgisi - Abdurrahim Karakoç

                Anadolu Sevgisi  Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,  Hele boz dumanlar çekilsin de gör.  Her haftası bayram, her günü düğün,  Hele yaylalara çıkılsın da gör. Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;  Kağnılar yollarda, yoncalar dizde...  Saydıklarım damla değil denizde,  Hele bir ekinler ekilsin de gör. Görmedin sen bizim mavi suları,  Karlar eriyince kırar yuları...  Köpük olur beyaz, sel olur sarı;  Hele taştan taşa dökülsün de gör.  Sen bizim köyleri görmedin ki hiç,  Yolları toz, çamur, evleri kerpiç.  O kirli kabukta, o en temiz iç;  Hele bir yakından bakılsın da gör.  Anlamaz, bilmezsin sen bizim halkı,  Sevgiyi bulasın, yakına gel ki...  Kalıplar gerçeği göstermez belki  Gönül perdeleri sökülsün de gör.               Abdurrahim Karakoç