Ana içeriğe atla

Mehmet Emin Yurdakul - Anadolu






A N A D O L U

Yürüyordum; Ağlıyordu ırmaklar;
Yürüyordum; Düşüyordu yapraklar;
Yürüyordum; Sararmıştı yaylalar;
Yürüyordum; Ekilmişti tarlalar.

Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın:
Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın;
Derileri çatlak, bağrı kapkara,
Sağ elinin nasırında bir yara..
Başında bir eski, püskü peştemal,
Koltuğunda bir yamalı boş çuval..

Ne o bacı?
– Ot yiyoruz, n’olacak.!
Tarlan yok mu?
– Ne öküz var, ne toprak.
– Bu güne dek ırgat gibi didindim;
– Çifte gittim, ekin biçtim, geçindim,
Bundan sonra..
Kocan nerde?
– Ben Dulum;
– Kocam şehit, bir ninem var, bir oğlum.
Soyun sopun?
– Onlar dahi hep yoksul.!
– Ah Efendi, bize karşı İstanbul
– Neden böyle bir sert, yalçın taş gibi?
– Taşraların hayvanlık mı nasibi?

Hayır hayır, bu nasibi almak için doğmadın.
Onun için doğdun ki sen kadınlığın hakkıyla
Ocağının karşısında saadete eresin,
Göğsünü kabarttıran anneliğin aşkıyla
Evladına südün gibi pak duygular veresin.
Sen bir aziz yoldaşsın:
Senin sesin hayat için dövüşmeğe koşturur;
Senin sevgin vatan için fedakarlık öğretir.
Senin yüzün insan için bir merhamet duyurur;
Seninle insanoğlu yeryüzünü şenletir.
Lakin bizler bu hakları unuttuk;
Kadınlığı hayvanlıkla bir tuttuk;
Ninen gibi sana dahi hor baktık;
Seni dahi garip, yoksul bıraktık.!

Kimler için karaları bağlayan,
Zevkler için zelil sefil ağlayan.
Acı gören, cefa çeken, ezilen,
Irz’dan başka herşeyini veren sen.!

Sen şu güzel vatanımda cehennemde gibisin;
Gözyaşınla ıslattığın kanlı toprak üstünde
Sana her yer bir çöl gibi cıvıltısız, çiçeksiz.
“Ekmek” diye ağladığın sağır bir halk önünde
Sana herkes bir kurt gibi merhametsiz, yüreksiz.
Senin her bir ümidin
Ayrılıksız, yoksulluksuz bir dünyaya kalmıştır.
Orada ki masum çiftler hıçkırıksız yaşarlar,
O melekçe sevgilerle birbirini okşarlar;
Ve burada Allah bütün dilekleri yaratır?
Ne vakte dek gençliğine hakaret,
Bu ayrılık, bu gözyaşı, bu ölüm?
Bu sert demir, bu ağır yük, bu zulüm?

Yazık, sana ağlamayan şiire;
Yazık, sana titremeyen vicdana;
Yazık, sana uzanmayan ellere;
Yazık, seni kurtarmayan insana.!

Ey vatanın bağrı yanık bucağı.!
Hani senin bereketli hasadın,
Yeşil yurdun, mesut çatın, şen çiftin?
Hani senin medeniyet hayatın,
Yolun, köprün, kazman, iğnen, çekicin?

Ey Türklüğün Otağı.!
Ne vakte dek bu acıklı sefalet,
Bu viranlık, bu inilti, bu kaygu?
Ne vakte dek bu uğursuz cehalet,
Bu taassup, bu görenek, bu uyku?

Yazık, sana ağlamayan şiire;
Yazık, sana titremeyen vicdana;
Yazık, sana uzanmayan ellere;
Yazık, seni kurtarmayan insana.!

     Mehmet Emin Yurdakul

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sen ve Ben - Abdurrahim Karakoç

              Sen ve Ben Gün değil, hafta değil, ay değil Beş sene, on sene sonra gelsen de Bu canım durdukça tende İyi bil Beklediğim sensin. Bazen bir demet gül alırım elime Bazen ıhlamur çiçeği Her şeyin doğrusu ve gerçeği Kokladığım sensin. Cebimde mektubun olmayabilir Ne çıkar fotoğrafın yoksa masamda Öğrenmek istersen eğer Gel, sevda iklimime gir Açılmamış gönül kasamda. Sakladığım sensin. Yağan yağmur duyar mı bilmem Topraktaki mutluluğu? Ve güneş vurunca topraktan yükselen buğu Doldursun diye Yerle gök arasındaki boşluğu En masum sevgiye Eklediğim sensin. Uykudayken, uyanıkken Uzakta ve yakında Sen olmasan da farkında Gidip gidip arada bir Yokladığım sensin. Gökçekimi (sh. 28)       Abdurrahim Karakoç

Hüseyin Nihal Atsız - Geri Gelen Mektup

                Geri Gelen Mektup           Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse... Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla! Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım; Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın, Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin! Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden, Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden... Hasret sana ey yirm...