A N A D O L U Yürüyordum; Ağlıyordu ırmaklar; Yürüyordum; Düşüyordu yapraklar; Yürüyordum; Sararmıştı yaylalar; Yürüyordum; Ekilmişti tarlalar. Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın: Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın; Derileri çatlak, bağrı kapkara, Sağ elinin nasırında bir yara.. Başında bir eski, püskü peştemal, Koltuğunda bir yamalı boş çuval.. Ne o bacı? – Ot yiyoruz, n’olacak.! Tarlan yok mu? – Ne öküz var, ne toprak. – Bu güne dek ırgat gibi didindim; – Çifte gittim, ekin biçtim, geçindim, Bundan sonra.. Kocan nerde? – Ben Dulum; – Kocam şehit, bir ninem var, bir oğlum. Soyun sopun? – Onlar dahi hep yoksul.! – Ah Efendi, bize karşı İstanbul – Neden böyle bir sert, yalçın taş gibi? – Taşraların hayvanlık mı nasibi? Hayır hayır, bu nasibi almak için doğmadın. Onun için doğdun ki sen kadınlığın hakkıyla Ocağının karşısında saadete eresin, Göğsünü kabarttıran anneliğin aşkıyla Evladına südün gibi pak duygular veresin. Sen bir aziz yol...
Şiirin Her Kıtası Ayrı Bir Anlam... Siz de Şiir Okuyun, Şarkı Dinleyin ve ya Yazılanları Okuyun, Ama Önemli Olan Onları Yaşamanızdır.